top of page

Taziye'cilik

  • Yazarın fotoğrafı: İsmail Kalan
    İsmail Kalan
  • 28 Kas 2018
  • 2 dakikada okunur

Taziye yemeğimde milletin pasta kesmesini hiç istemem.

Taziye mekanlarının doymak bilmeyen, yediğini beğenmeyen insanlarını bir türlü anlayamadım. İnsanların acı günlerinde yanlarında olmak, destek olmak gibi insani bir davranış varken, neden ölen kişiye nispet yaparcasına hayatta kalmak amacıyla beslenirler? Aç kalmama dürtüsü olduğunu kabul ediyorum ama yediğini beğenmeme ve eleştirme dürtüsünü kabul edemiyorum.


Bizim taziyelerimiz oldukça kalabalık olur. Bütün köy, civar köyler, ilçeler hatta bütün şehir İstanbul’a göçtüğümüz için ve buralarda da beleş yemek olduğu için taziyeler en gözde buluşma mekanlarıdır. Mesela aynı taziye sahibinin düğünü olsa bu kadar kalabalık toplanmaz. Çünkü düğün yemekleri taziye yemekleri kadar güzel olmuyor. Düşünün taziye yemeklerimizin ününü. Zaten düğüne geldiyse iyi kötü bir takı takması gerekir ki bu da beleş kavramına ters.


Bu kadar kalabalığı doyurmak için evlerin çok uygun olmadığını fark eden köyün önden koşanları (genelde bu zatlar maddi durumu iyi olanlar); “neden bir dernek çatısı altında toplanmıyoruz” diyerek dernekçilik sektörüne de girmiş oldular. Bu sektöre girişte “civar köylerin dernekleri var, bizim niye yok” düşüncesinin de etkisi olmuştur. Hakkını yememek lazım, gerçekten de “dayanışma ve kalkındırma” konusunda samimi olan zatlar da mutlaka vardır. Hemen en önden koşan zat nüfuzunu ve maddi gücünü kullanarak dernek kurma faaliyetlerine başlar, kendini başkan seçtirir ve köylülerin yoğun olarak yaşadığı semtlerden birinde kahvehane gibi kullanılmaya uygun bir dükkan kiralar. Dernek merkezi ve taziye yemeğinin yeneceği yer artık hazırdır. Geriye biri ölse de açılışı yapsak kalır ki kalabalık sülalelerde ölüm de düğün de bitmez.


Normalde bu iş ölüsü olan ailenin acısının taze olması sebebiyle eş, dost ve akrabaların evlerinden yemek yaparak getirip destek olduğu halden çıkıp, taziye sahibinin herkes tarafından kabul görmüş bir kebapçıyla veya lokantayla anlaşmasına kadar varmıştır. Bir taziye düşünün ki, garsonlar yemek dağıtıyor. Lahmacunlar en iyi kalitede. Yemekler en az 2 çeşit. Çay su gibi akıyor. Hatta daha da ileri gidip yemek sonrası kadayıf, baklava gibi tatlılar da ikram edilmeye başlandı. Ölenin arkasından neden helva kavrulur onuda anlamış değilim.


Taziye sahibinin maddi durumunun yemeğin kalitesinde hiçbir etkisi olmuyor. Taziyelerin kadim sakinleri olan önden koşanlar taziye sahibinin kötü yemek söyleme ihtimalini sezerse kendisi devreye girip yemeğin kalitesini asla düşürmez. Sonuçta bu, bir köyün civar köylere rezil olmasına kadar varabilir. Sonrasında da yemeğin kendisi tarafından sipariş edildiğini bir şekilde herkesin gözüne sokar. Umarım taziye yemeği vermek için kredi çekmek zorunda kalmayız.

Güldür Güldür’de bir skeç vardı, taziye yemeği çılgınlığında son noktaya varıp üç beş katlı pasta getiriyorlardı. İnşallah ben ölene kadar bizimkiler o seviyeye ulaşmazlar. Taziye yemeğimde milletin pasta kesmesini hiç istemem.

 
 
 

Comments


  • White Instagram Icon
  • White Twitter Icon
  • Beyaz LinkedIn Simge
bottom of page