top of page

Mercan'ın Kuşları

Sokak oyunlarının oynanabildiği yıllardı. Teknolojinin esiri olmadığımız, kendi hayal gücümüz ile tamamlayabildiğimiz oyunlarımız vardı. Paslı çividen gazoz kapağına, mermer taştan içine çamur doldurulmuş kavanoz kapağına kadar bulduğumuz her şeyle oynayabiliyorduk. Abilerimize hatta babalarımıza amcalarımıza kadar uzanan kuralları olan oyunlardı bunlar. Pahalı sigara paketleri ucuzlardan daha değerliydi her zaman. Satın alınmış misketler güzeldi ama kökülmüş misketler bir başkaydı. En güzeli de bütün oyunlarımız gerçek dünyada geçiyordu. Ölünce tekrar dirilemediğimiz…

 

Sokaklar ve özellikle arsalar en önemli oyun alanlarımızdı. Şimdinin tabiriyle map’larımız. Oyun araç gereçlerimizi de buralarda yapıyorduk. Bazen tehlikeli oyuncaklarımızda oldu. Boncuk atan silahlar hayatımıza girmeden çok önce icat edilmiş sapanlar gibi… Avcılık genlerimize işlenmiş bir lanet gibi sokaklarımıza ve arsalarımıza kadar gelmişti. Birbirimizi yaralamıyorduk daha o kadar hain olamamıştık ama sokak hayvanları için aynı şeyi söyleyemiyorum. Köpeklere çok musallat olmuyorduk nihayetinde cüsselerimiz aynı sayılırdı. Hedefimizde daha ufak hayvanlar vardı. Kedi ve kuşlar gibi.

 

Sonuca varmayan avlanmalarımız bir süre devam etti. Kediler artık kendilerine doğrultulmuş sapanın canlarını nasıl acıttığını öğrenmişlerdi. Aramızda daha hiçbir hayvanı öldürebilmiş kimse yoktu. Sapanlarımız vardı ama ustalaşamamıştık. Don lastiği ile yaptığımız sapanlar zaten hayati hasarlar vermiyordu. Sapanla yaptığımız en büyük eylem bir kaç arkadaş bir olup başka mahalleye taşınan çingenelerin gecekondusunu taramak olmuştu. Cebimize yuvarlağa en yakın taşları doldurup gecekondunun bütün camlarını kırmıştık. Hıncımızı almaya çalışıyorduk. Çünkü çingene çocukları en büyük düşmanımızdı. Sürekli bize sataşır, oyunlarımızı bozar, kavga çıkartırlardı. Kalabalık oldukları için genel de üstün gelirlerdi. Tabi o zamanlar boşalttıkları evin çingenelere ait olmadığını bilemezdik.

 

Sapanla kuş öldürmeye çalışıyorduk. Bunu başarabilen çok az çocuk vardı. Öldürdüğümüz kuşlara dokunamayacak kadar da korkaktık. Genellike kedi ve köpeklere yemek olurdu bu kuşlar. O günler de mahallemize muhacir aileler taşınıyordu. Geldikleri yerlerde hayatta kalmaya çalışan bu ailelerin bizim yaşlardaki çocukları bizim gibi değildi. Savaş görmüş, zulüm görmüş çocuklardı bunlar. Başlarda aramıza girmediler, kendi aralarında gruplar oluşturmuşlardı. Birbirlerini çok çabuk buldular. Belkide bir bakışla tanıyabiliyorlardı kendi gibi olanları. Çocukluklarının zor geçtiğini sonralarda öğrendik. Bizim tehlikeli olmadığımızdan emin oldukları zaman aramıza girebildiler. Bu çocuklardan bir tanesini hiç unutamam. Adı Mercan’dı. Mercan mavi gözlü beyaz tenli konuşması aksanlı bir çocuktu. Yanında sapan ve çakı taşırdı. Onun sapanının yanında bizimkisi oyuncak gibi kalıyordu. Bizimkiler don lastiği ile yapılmıştı onunkisi serum lastiği ile yapılmıştı. Bizim y şekildeki ağacımız yamuk yumuktu onunkisi ise simetrikti. Nasıl yapıldığını göstermişti bize de. Önce y şeklinde bir dal kesti, sonra çakısıyla taşın geçeceği yeri düzeltip ateşin üzerinde pişirdi. Dal tam bir sapan şeklinde sabit olarak kaldı. Hayretler içinde izliyorduk. Gerçek bir avcı gibiydi ve gerçekten avlanıyordu. Vurduğu kuşların tüylerini yoluyordu, çakısıyla iç organlarını temizliyordu. Ateş yakıp, temizlediği kuşun içinden şiş şekline getirdiği ağaç dalını geçirip ateşte pişiriyor ve yiyiyordu. Bize de ikram ediyordu ama bizim o kuşu yiyebilecek cesaretimiz yoktu. Bu kadar şeyi nasıl öğrendiğini sorduğumuzda; geldiği yerde aç kalmamak için bütün çocukların bunları bildiğini söylemişti. Biz sıcak evlerimizde pişen yemekleri beğenmeyip yüz çevirirken o karnını doyurmak için sapanıyla kuş avlamayı pişirip yemeyi öğrenmişti. Biz ateş yakmayı kağıt tutuşturmak sanarken o toprağı eşeleyip içine kuru ağaç dalları ve yapraklar doldurarak daha uzun süren ateşler yakabiliyordu. Bizim gibi sağa sola hedef dikip onları vurmuyordu. Sapan onun için bir oyuncak değildi. Avlanmak için kullanıyordu.

 

Gel zaman git zaman bizim çocukların arasında sapan hevesi geçmeye başlamıştı. Böyle oluyordu, misket oynanırdı sonra misketler kalkardı sporcu kağıtları çıkardı, sporcu kağıtları kalkardı tasolar çıkardı. Sapanlar yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladığı sıralarda Mercan arsada gözüne kestirdiği serçeleri vurabilmek için pozisyon alıyordu. Usulca yanına gittim. Daha önce denemelerim olmasına rağmen hiçbir kuşu vuramadığımı söyledim. O da bana “o zaman sen yerdeki kuşları hedef al, havalandıklarında bende havadakileri hedef alayım” dediğinde şaşırmıştım. Nasıl yani havada uçan kuşu sapanla mı vuracaktı? Gözünün içine bakınca imkansız olmadığını anlamak çok da zor değildi. Tamam deyip don lastikli sapanımı kuşlara doğrulttum. Az sonra olacakların bugünlere kadar aklımda kalacağından haberim bile yoktu. Lastiği gerip bıraktım. Kuşlar havalandıktan hemen sonra Mercan da sapanındaki taşı serbest bıraktı. Onun sapanından çıkan ses benim attığım taştan kat be kat daha hızlı gideceğini zaten belli ediyordu. Bütün kuşlar havalanıp uzaklaştıktan sonra geriye yerde yatan iki tane cansız beden kalmıştı. Mercan koşup kendi vuruğu kuşu kediler kapmasın diye alıp benim vurduğum kuşun yanına gitti. Yüzünde gülümseme vardı. Ben halen aynı yerde duruyordum. Bir kuşu öldürmüş olmanın başarısını hissedeceğim yerde daha önce hissetmediğim bir his çökmüştü üstüme. Gidip ölen kuşa bakamayacak kadar ağır bir histi bu. Bir canlıyı oyun kisvesi altında öldürmüş olmak sanırım ağır gelmeye başlıyordu. Ağlayarak eve koştuğumu hatırlıyorum. Balkondan Mercan’ın iki kuşu da pişirmek için kuru dallar topladığını gördüm. Devamını izleyemedim. Her zaman yaptığını yapacak, ateşi yakacak, tüyleri yolacak, çakısıyla kuşun iç organlarını çıkartacak ve bu sefer iki tane kuşu pişirecekti.

 

Sonraki günlerde hastalandığımı hatırlıyorum. Öyle ciddi bir hastalık değildi, bir kaç günde iyileşebildiğimiz türden. Kuş öldürmenin vicdan azabıyla mı alakalıydı onu hiçbir zaman bilemeyeceğim. O zamanlar çocuk olmama rağmen bir kuşu öldürmenin bendeki etkisi halen devam eder. Acaba Mercan’da şu an durum nedir?

  • White Instagram Icon
  • White Twitter Icon
  • Beyaz LinkedIn Simge
bottom of page